Bina denetimi: 2000 öncesi binalar daha yüksek risk potansiyeline sahiptir
Ogün Akkaya
ANKARA- Merkez üssü Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki depremde 40 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Maraş, Hatay, Antep, Osmaniye, Malatya, Adana, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Kilis ve Elazığ’ın da aralarında bulunduğu 11 il depremden etkilendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre 90 bin 609 binada 345 bin bağımsız bölümün harap, yıkılmak üzere ve ağır hasarlı olduğu belirlendi.
Türkiye’de binalar nasıl denetleniyor?
4708 Sayılı Yapı Denetimi Kanunu, Türkiye’de yapılaşmanın kurallara uygun olarak denetlenmesi amacıyla 2001 yılında TBMM’den geçmiştir. Bu kanun ilk olarak belirlenen 19 ilde pilot olarak uygulandı. Kanun daha sonra 2011 yılında tüm Türkiye’de uygulanmaya başlandı. İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, bu kanunun detaylarını, işleyiş ve eksikliklerini, değiştirilmesi gereken yönleri anlattı.
‘BİNA DENETİM SİSTEMİMİZ ÖLÜ DOĞDU VE BÜROKRASİ KAPSAMINA GİRDİ’
2001 yılında yapı kontrol firmaları kurulduğunda müteahhidin firmayı tercih ettiği bir sistem kurulduğunu anlatan Yüzgeç, kontrol kavramının özüne ve mantığına aykırı olan bu duruma karşı çıktıklarını anlattı. Yüzgeç’e göre müteahhitlerin kendi denetçilerini seçtikleri bir sistemde bağımsızlıktan söz etmek mümkün değil. 2019 yılına kadar sürecin bu şekilde işlediğini belirten Yüzgeç, şunları söyledi:
“Teorik olarak, çeşitli mühendisler veya mimarlar hem projenin denetiminde hem de inşaatın denetiminde yer alırlar. Aslında sorumluluk alıyor. Ama gerçekten işe yaradı mı? Hayır. Bizdeki bina kontrol sistemi ölü doğdu ve bürokrasiye sarıldı. Bilhassa 1999 depremleri bilinçte bir beyin sarsıntısı kavramı geliştirmeye başladı. Bu, biraz daha dikkatli olunmasına yol açtı. Özellikle inşaatlarda yerinde dökme betonun yasaklanması, hazır beton kullanımının zorunlu hale getirilmesi, inşaat demirinin kalitesinin iyileştirilmesi, türünün değiştirilmesi gerekliliği gibi bazı güzelleştirme olanakları malzemelere yansıtılmıştır. ”
2019 YILINDA YÜKLENİCİ DENETÇİ SEÇİMİ YERİNE PARTİ SİSTEMİ DEĞİŞTİ
2019 yılında müteahhitlerin tercih ettiği yapı kontrol firmalarını belirleme seçeneği ortadan kalktı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, müfettişlerin bir havuzdan elektronik olarak seçildiği bir kura sistemi başlattı. “Yapı Denetim Kuruluşlarının Elektronik Olarak Belirlenmesine Dair Tebliğ” 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece proje sahipleri ve müteahhitler, denetçilerini seçmek yerine bakanlığa başvurarak denetçi talebinde bulunmaya başladılar.
2019 yılına kadar müteahhitlerin kendilerini teftiş edecek denetçileri denetleme hakkının olduğunu söyleyen Yüzgeç, “İşin doğasında ve mantığında olmayan bir şey de müteahhitin kâr amaçlı yatırım yapması, denetimin ise bir müteahhit olması. kamu hizmeti verdiği iddia edilen şirket onu denetliyor üstelik parasını da ondan ödüyor. alır,” dedi.
‘2000 YILINA KADAR YAPILAN ESKİ BİNALARDA RİSK POTANSİYELİ YÜKSEK’
Peki 2019 yılına kadar müteahhitlerin kendi seçtikleri müfettişlere muayene ettirdiği binalar ne kadar sağlam? Yüzgeç’e göre öncelik verilmesi gereken binalar 2000’den önce inşa edilenler. “2000 yılına kadar yapılan sözde ‘eski binalar’ın risk potansiyeli daha yüksek” diyen Yüzgeç, risk potansiyelinin inşaat kalitesinin düşüklüğünden kaynaklandığını ifade etti. yapımında kullanılan malzemeler. Faset dedi ki:
“Demirin yassı demir olması gibi nedenlerle risk faktörü daha yüksektir. İmar affından yararlanılarak yapılan müdahalelerin meşrulaştırılma süreci eski yapılarda daha yaygındır. Bu yapılar çok daha risklidir. Zamanla binalar nemi emer ve zamanla demire zarar verir. Bunlar da betondaki demirde korozyona neden olur. İşlevini kaybetmesine neden olur.”
“MESLEK ARKADAŞLARIMIZA YÖNELİK ŞİDDET VE TACİZ DURUMLARIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Bakanlığın kura sistemini pahalı hale getiren Yüzgeç’e göre, bu sistem daha ilk aşamada müteahhit ile müfettiş arasındaki bağı doğrudan kesen olumlu bir adım. Yüzgeç, kura sisteminden sonra kısmen de olsa denetimlerin yapılabileceğini ancak mühendislerin de bu sisteme yönelik şiddetle karşı karşıya kaldığını şu sözlerle anlattı:
“Meslektaşlarımıza yönelik taciz ve şiddette artış oldu. Kişi kendi görevini yapmaya başlayınca müteahhitle ters düşmeye başladı. Hala bu şiddet ve taciz olaylarıyla karşılaşıyoruz. Denetleyici genel adı kontrol eder. Müteahhitler kar kurumu çerçevesinde faaliyet gösteren bireyler olarak binayı en az maliyetle yapıp bir an önce satmanın peşindedirler. Bina kullanımda olduğu sürece denetçi, binayı kullananların ve binadan etkilenecek kişilerin güvenliğinden sorumlu kişidir. Denetim bir kamu hizmetidir. Birisi kâr ve zamanın peşinde, biri de güvenliğin peşinde. Projeye, kriterlere, ilgili fen kurallarına ve tekniğe uygun yapılıp yapılmadığı kontrol edilmelidir.”
‘SEKTÖRDE İMZA GELİŞTİRİLDİ’
Yapı denetim kurumlarının da kar zarar hesabı yapan özel kuruluşlar olduğunun altını çizen Yüzgeç, “Bu denetim şirketlerinin en büyük maliyet unsuru çalışanlarına verdikleri maaşlardır. “Denetim firmasının sahibi mühendis şapkasını taktı mı, patron şapkasını taktı mı maliyeti düşürmeye çalışıyor” dedi.
Yapı denetim firmaları arasında incelemeden, yerinde görmeden, müdahale edilmeden inşaatlara yapılmış gibi imza atılan vakaların olduğunu belirten Yüzgeç, şunları kaydetti:
“Sektörde imzalama denen bir şey gelişti. Bu, hizmeti sağlamadan imza satmak anlamına gelir. Biz buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Doğrudan meslek etiğine ve ahlakına aykırı olduğunu her zaman söyledik. İmzalarını satan yapı denetim şirketlerini bakanlık denetliyor. Bakanlık bazen ihbarlı bazen de ihbarsız olarak inşaatları denetler. Gördüklerini kaydediyor. İnşaatı durdurur veya kontrol şirketinin faaliyetini durdurur. Bu kanun diyor ki ‘Abi imzana ihtiyacım var. Bir sıkıntı görürsem gelip sizi tutuklarım, soruşturur ve cezalandırırım’ diyor. Bu siyasi iradenin veya kamu yöneticilerinin iradesinin bir göstergesidir. Bir yandan hem imalat sürecinde hem de kontrol sürecinde iş imzaya dökülüyorsa ortada sadece sahte bir kontrol var demektir.”
‘MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ KESİNLİKLE ŞU ANDAKİ ŞEKLİ DIŞINDA OLMALIDIR’
Mühendislik mesleğinin tecrübe ve bilgi işi olduğunu söyleyen Yüzgeç, “Mühendislik için diploma tek başına yeterli değil. Meslek kuruluşları kişinin işi yapıp yapamayacağını belgelendirmek zorundadır. Kişinin sınav ve eğitimlerle ne derece yetkin olduğu belirlenebilir. Bu zaten çok zayıftı ve 20 yıl içinde tamamen ortadan kalktı” dedi. Yüzgeç’e göre atılacak adımların ortasında 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu’nda değişiklik yapılması ve uzman mühendis veya sertifikalı mühendis kavramının hayata geçirilmesi yer alıyor. Meslek örgütlerinin önünün açılması gerektiğini ifade eden Yüzgeç, şunları söyledi:
“Bu bir kamu hizmeti kardeşim. Kamu hizmetinin verilebilmesinin sağlanması değerlidir. Kaliteli bir hizmet sunulmalıdır. Yapı denetim yasası ve imar yasası değişmelidir. Mühendislik eğitimi bugünkü şeklinden çıkarılmalıdır. Nitelikli bir mühendislik eğitimi gereklidir. Üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerinin yüzde 62’sinde yeterli öğretim kadrosu bulunmamaktadır. laboratuvar yoktur. Binalar yeterli değil. Eğitim kalitesi eksik. Araçlar yeterli değil. Bu yeterlilikle mezun olanların hayatta başarılı olma şansları çok sınırlıdır. Bu değişmeli.”