Yaşam

‘Tam Bir Centilmen’ ama seyirciyi memnun edemiyor!

Çağatay Ulusoy’un başrolleri Ebru Şahin ve Şenay Gürler ile paylaştığı Netflix filmi “Tam Bir Centilmen” yayınlandı. Saygın adında bir jigolonun arayışlarını konu alan filmde yönetmen koltuğunda Onur Bilgetay oturuyor, senaryo ise Deniz Madanoğlu’na ait. Değerlendirmeye geçmeden önce filmin konusunu kısaca aktaralım.

SAYGIN BİR GÖREV ADAMI

Genç ve başarılı jigolo Saygın (Çağatay Ulusoy) kariyerinin zirvesindedir. Gözdedir, hiçbir akşamı boş geçmez. Öte yandan çocukluk arkadaşı Kadir’i (Haki Biçici) mümkün mertebe esirger, ona türlü fantezilerin yaşandığı ortamlarda işler paslar.

Saygın’ın devamlı müşterisi Serap (Şenay Gürler), bir gün genç adamdan sadece kendisi için çalışmasını, kendi imkanları ve koşulları ile yaşamasını ister. Saygın kısa bir tereddüdün ardından teklifi kabul eder ancak bir yılbaşı balosunda tanıştığı Nehir’e (Ebru Şahin) gönlünü kaptırır. Nehir, Serap’ın kızı Hülya’nın (Nazlı Bulum) da en yakın arkadaşıdır.

YÖNETİM VASAT, SENARYO FECAAT

“Tam Bir Centilmen”, senaryosundan yönetimine tel tel dökülen bir film. İlk olarak anlatıdaki hamlıktan söz etmeli. Bazı fikirlerden karakterlere ulaşılmış, onlar aracılığıyla olaylar aktarılmış ama aralar hiç bağlanmamış. Film fikrini açıklamıyor. Neden bir jigolonun ıstırabını izliyoruz sorusunun cevabı yok. Bir filmin seyirciyi anlattığı hikayeye en başta ortak etmesi gerekmez mi? Seyirci neden izlesin bu filmi? Cevap yok. Devamında belli başlı karakterler var. Acı çeken jigoloya Çağatay Ulusoy can veriyor fakat Saygın da dahil olmak üzere filmde hiçbir karakter işlenmemiş. Sığ halleriyle bile görmüyoruz onları. Sadece adları çağrılıyor. Geçmişlerine dair birkaç mesele paylaşılıyor, ajitasyon yapılıyor ancak bu sahnelerin hiçbir karşılığı yok. “Aaa bundanmış”, “Aaa bu karakter böyleymiş” dedirtmiyor çünkü filmin genelinde olduğu gibi bu geri dönüş sahneleri de “klişeyim” diye bağırıyor. Son olarak olay örgüsü oldukça çiğ. Belli bir seyir var şüphesiz. Hikaye yükseliyor, kırılıyor ve üç yıl sonraya gidilerek bir biçimde son buluyor. Ama bir sahne diğerine bağlanmamış. İşin kötüsü klip tadında bir kopukluk da yok filmde. Belli bir mantığa göre ilerleyen fakat art arda dizilmiş heyecansız, tatsız tuzsuz sahneler izliyoruz. Bunda da Saygın’ın ilişkilerinin yüzeysel geçilmesinin payı var. Aşkı aşka benzemiyor, metresi olduğu kişiyle ilişkisi tamam bir geçmişe dayalı ve insani değerlerden de beslenmekte ancak sınırları çizilmemiş. Kim kimin için ne ifade ediyor üzerine hiç düşünülmemiş. Yönetmen de senaryoyu toparlayamamış.

İLETİŞİM PROBLEMİ VE DİYALOGLAR ÜZERİNE

“Tam Bir Centilmen”de dikkati çeken ilk şey “ulaşma” çabası. Karakterler sürekli birbirlerine ulaşmaya çalışıyorlar. Saygın Nehir’in yanındayken Serap’ın aramalarına cevap vermiyor. Yine Nehir ne zaman arasa Saygın’ın cebi kapalı. Aynı ortamda birbirlerinden uzaklaştıkları birçok sahne izliyoruz. Yılbaşı balosunda Saygın Nehir’i ekiyor. Daha sonra barda Nehir onu bırakıp gitmek istiyor. Hep bir gitme çabası… Yan yana durmamak da flörtleşmeye dahil mi orası bilinmez ama seyirciyi yorduğu kesin. Zaten hikayesini kuramamış, kabul ettirememiş bir film “Tam Bir Centilmen”, üstüne bir de aradığınız kişiye ulaştırmayınca iyice dökülüyor.

Filmin en korkunç kısmı ise diyaloglar diyebiliriz. Makarna muhabbeti, çilekli pasta muhabbeti o kadar uzatılmış ki bu sahneler artık dikkat dağıtmaya başlamış. Yine gerilimi yüksek, duygusu yoğun sahneler zayıf kalmış. Bu sahnelerde kahramanlar o anın tepkisini yansıtacak şeyler söylemiyorlar. Saygın’ın hastaneye giden Serap’ı teselli ettiği yahut arkadaşı Kadir’le tartıştığı bölümler çok basit kalmış. Saygın karakterinin etkisizliğini not düşelim. İrade koyamıyor. Finale doğru bir öfke patlaması yaşıyor ama genele baktığımızda elini taşın altına koymaktan sakınan bir karakter. Bu sakınganlık ve etkisizlik diyaloglarına da yansımış.

ÇAĞATAY ULUSOY’DAN JİGOLO ÇIKARMAK

Netflix Türkiye’nin yerli yapım politikası Yeşilçam star sistemini çağrıştıran bir tek tipliliğe dayanmakta. Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya sabit, roller dahası hikayeler onlara göre yazılıyor. Bu durum özellikle ilgi çekici bir hal aldı. Platform Ulusoy’u kağıt toplayıcıdan zamanlar arasında gezinen bir kahramana değin kah fantastik kah gerçekçi birçok role büründürdü. En son geçmişi yaralı bir terzi çıkarmıştı. Bu kez bebek yüzüne en uygun karakter bulunmuş ve Ulusoy jigolo kılığına sokulmuş. Geçtiğimiz aylarda Gain’de “Röportaj Adam” olarak bilinen Mahsun Karaca’nın başrolünde oynadığı komedi dizisi ‘Mahsun J.’ yayınlanmıştı. Karaca fikri eğlenceli bir biçimde işliyor, mesleğin cilveleriyle boğuşan bir jigolodan komedi devşiriyordu. Tüm absürtlüklerine rağmen gerçekçi bir çizgisi vardı. Mesela Ulusoy’a kıyasla pek de prezantabl sayamayacağımız Mahsun’u hemen ultra zenginlerin arasında görmüyorduk. Birçok kesimden müşterisi vardı. Yaşadığı mahalleden başlamış daha sonra başını belaya sokacak müşteriler bulmuştu. Ulusoy’un Saygın’ı ise tam bir karikatür. Görüntüsü kusursuz, geçmişi travmatik, duygu yüklü… Yani o kadar “çizilmiş” bir jigolo ki! Metin güçlü olsaymış belki Ulusoy’dan jigolo çıkarmış. Maalesef çıkmamış.

OYUNCULUKLARA DAİR

“Tam Bir Centilmen”de karakterler sağlam çizilmediği ve roller yerine oturmadığı için parlak oyunculuklar izleyemiyoruz. Çağatay Ulusoy’un oyunculuğu gelişmedi, belli ki gelişmeyecek. Ellerini iki yana açıp sahnenin anlamına uygun bakmak dışında bir numarasının olmayışı beden dilini de kullanamadığına işaret. Senaryo iyiyse bir şeyler çıkıyor. ‘Yeşilçam’ dizisinde senaryo iyi olduğundan sırıtmıyordu ama hikayeler vasatın altında kaldığında oyunculuğu da sınıfı geçemiyor.

‘Hercai’ dizisindeki yöresel aşık çizgisini bir türlü aşamayan Ebru Şahin’in tek özelliği Doğulu bakması. Doğulu ve mağdur bakıyor Şahin. Bu bakış ise çok sınırlı, oyunu açmaktan uzak. Şahin’in bir ilişkide taraf olması, rolün hakkını vermesi için öncelikle bu bakıştan kurtulması lazım. Bu sönük enerjisiyle bir aşka ortak olacağına, kararlar alıp iradesini kullanabileceğine inanmamız güç. Filmde de hayli pasif kalmış.

Şenay Gürler’den beklenen orta yaşlı zengine hayat vermesi. Bunu yapmış ama renkli bir performans sergilememiş. Kadroda en tecrübeli o, ama bitse de gitsek bir havada oynadığı anlaşılıyor. Kadir rolünde Haki Biçici nispeten iyi… Doğrusu Kadir de klişe bir karakter ama Biçici kötü oyunculuklar arasında öne çıkmış. Çekingen, asık suratlı, mutsuz zengin çocuğu Hülya’yı canlandıran Nazlı Bulum ise gözlüklü ve sade bir çizgide. Hanım hanımcık duruyor. Bulum’u genellikle “yırtık” rollerde izlemeye alıştık. Filmde abartısız oynayıp şaşırtmış.

**

Toparlarsak “Tam Bir Centilmen” yüzeysel fantezileri, işlenmemiş jigolo fikri, zayıf diyalogları ve havada kalan hikayesiyle başarısız bir “Issız Adam” denemesi. Çağan Irmak değilseniz olmuyor. Seyirciyi memnun etmek zor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu