İnsan

Gezegenden Mektuplar: Orman değil geleceğimiz yanıyor

Türkiye’nin dört bir yanında çıkan orman yangınlarını çaresiz, yaşlı gözlerle izliyoruz. Alevler göğe yükselirken ağaçların, sincapların, tavşanların, kaplumbağaların çığlıklarını duymak içimizi acıtıyor. İklim krizi, orman yangınlarının şiddetini artırıyor ama bir ormanın yanması yüzde 99 insan müdahalesiyle gerçekleşiyor; yani tam söndürülmemiş bir piknik ateşi, ormana atılan bir cam şişe, ağaçların arasından geçen bir yüksek gerilim hattı ya da en kötüsü kundaklama… Uzmanlar yıllardır gerekli önlemler alınırsa, insanlar biraz daha bilinçli olursa bu yangınların önlenebileceğine dikkat çekiyor. Örneğin; her ne kadar iklim koşulları Türkiye’den çok farklı olsa da Almanya’da yeşil alanlara verilen zararın önüne geçmek için birçok parka “mangal kömür çöpü” koymuş.

Orman yangınlarıyla ilgili akıllarda pek çok soru var: Biz neden neredeyse her yaz aynı acıyı yaşıyoruz? Neden bu zorlu sınavı bir türlü veremiyoruz? Bu soruların yanıtını bulmak için gelin orman yangınlarının çıkma nedenlerine yakından bakalım. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay’ın hazırladığı verileri inceleyelim. Buna göre 2012 ile 2023 arasında orman yangınlarının çıkış nedenleri arasında enerji sektörü, sigara, piknik, çöplük ve bunun gibi birçok ihmaller var. 7 bin 427 yangının da sebebi bilinmiyor. Bu da orman yangınlarını önlemede başka bir sorun çünkü sebebini tespit edemediğimiz için önlem alamıyoruz.

ORMANLAR PARÇALANIYOR

Maalesef, Türkiye’de ormanlara insan müdahalesi yoğunlukta. Mesela Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de 2008’de 10 hektardan küçük ormanların parça alanının sayısı 55 bin 484’ken, 2019’da bu rakam 120 bin 789’a ulaşıyor. Yani yüzde 118 artıyor. Bu veri de bize ormanlık alanlarda parçalanmanın arttığını gösteriyor.


Birçok şehirde gözlemlediğim bir gerçek var. Biz Türkiye’de ormanlık alanlara ya da yeşil alanlara müdahale etmeyi çok seviyoruz. Mesela bir asfalt ya da taş yol, tuvaletler, bungalovlar, bazen minik kafeler ya da büfeler yapıyoruz. Yani yeşil alana illa bir şey yapmak istiyoruz. Ancak Almanya’da gezdiğim birçok alanda sıfır müdahale olduğunu gözlemledim. Örneğin, Berlin’in merkezindeki Tiergarten parkı. 210 hektarlık alanda yürürken adeta ormanın içinde kayboluyorsunuz ya da Leipzig’teki Rosental parkı içinde tuvalet dahi yok.

Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise Almanların ve Türklerin mangal aşkı. Ancak küçük ama önemli bir fark var. Almanya’da da çoğu insan parklarda, bahçelerde mangal yakmayı, piknik yapmayı çok seviyor. Biraz güneş çıksın, bir dakikalık güneşi bile harcamadan mangalları ile parklarda etkinlikler yapıyorlar. Aynı Türkiye’deki gibi… Ancak fark şu, Almanya’da birçok parkta “mangal köz çöpleri” var. Yani mangal bittikten sonra közlerin ve kömürlerin sıcak atıldığı bir çöp kutusu. Kutuda korunaklı bir şekilde sönüyor ya da ateş yakma alanları var. Her yerde ateş yakmaya izin yok. Ancak Türkiye’de biz çoğu zaman piknik ya da anız ateşinden çıkan yangınları üzülerek görüyoruz.

ORMAN ALANLARIMIZI YİTİRİYORUZ

Tabi orman yangınlarının dışında kaybettiğimiz orman alanlarına da dikkat çekmekte fayda var. Yine Tolunay’ın hazırladığı verilere göre 2004-2023 yılları arasında 16 bin 182 hektar orman yanarken ormanlarda yapılan işlemlere verilen izinlerin toplam hektar alanı 28 bin 644. Ormanlarımızı sadece yangınlar nedeniyle değil, örneğin verilen maden izinleriyle de kaybediyoruz.

‘ORMAN YANGINLARININ ARTMASININ NEDENİ İNSAN’

Yaz gündemimizden düşmeyen orman yangınlarını bir de Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile konuştum. Doğanay hoca yangınların Akdeniz coğrafyasının bir parçası olmakla beraber her geçen yıl sayısının ve yanan alanların arttığı konusuna dikkat çekiyor. 1990’lı yıllara göre yangın sayısının ve yanan orman alanlarının iki katına çıktığını vurgulayan Tolunay, “Nedeni ise insanlar. Orman yangınlarının yüzde 87’sinin nedeni insanların ihmali ya da kasıtlı olarak ormanları yakması. Yanan ormanların ise yüzde 99’undan insanlar sorumlu. Son yıllarda orman yangınlarının sayısındaki artışın nedeni insan orman etkileşiminin artması. Orman içindeki yerleşimler, hobi bahçeleri, madenler, yollar, enerji tesisleri artıyor” diyor.

‘YENİ BİR YANGIN REJİMİMİZ VAR ARTIK’

İklim krizine de değinen Tolunay, “Yeni bir yangın rejimimiz var artık. Nedir bu yeni yangın rejimi? Daha sıcak ve kurak yazlarda ormanlardaki yanıcı madde miktarı artıyor ve bu maddelerin tutuşma süresi ile sıcaklığı düşüyor. 20 yıl önce araç camından atılan bir izmarit yangın başlatsa da hızla yayılmıyordu. Ama günümüzde çeşitli nedenlerle çıkan yangınlar kısa sürede çok büyük yangınlara dönüşüyor. Yangınlara 15-20 dakikada müdahale edilse de yangınların söndürülmesi güçleşiyor. Bu nedenle eski yangınla mücadele yöntemlerinin de yeni yangın rejimine göre güncellenmesi gerekiyor” diye anlatıyor.

PEKİ NELER YAPILMALI?

Tabii, Prof. Tolunay’a neler yapılması gerektiğini de sordum ve şu yanıtı aldım:

“Yılda 2 bin 600’ün üzerine çıkan yangın sayısının azaltılması ilk öncelik olmalı. Bunun için öncelikle yangın çıkış nedenleri belirlenmeli ve bu nedenlerin ortadan kaldırılması için çabalamalı. Ülkemizde maalesef yangınların yaklaşık yarısının çıkış nedeni bilinmiyor. Ama genel olarak anız yakma, mangal, izmarit, trafik kazası gibi nedenler ön plana çıkıyor. Bu gibi dikkatsizlik ve ihmallerin arasında kaynak makinesi dahi var. Son yıllarda elektrik nakil hatları en önemli yangın nedeni. Yeni yangın rejiminde bu nedenlere odaklanarak yangın sayısını azaltma stratejileri geliştirmeliyiz. Örneğin ormanlarda yangın tehlikesi büyük tesislere ve enerji nakil hatlarına izin verilmemesi, mevcut olanların bakımlarının yapılması, altlarının temizlenmesinin sağlanması yangın önleyici tedbirdir. Başka bir iyi uygulama örneği birkaç yıl Çanakkale’de uygulanan örnek. Balya makinelerinden yangın çıktığının belirlenmesi üzerine bu araç sahipleri eğitilmiş ve yangın söndürme tüpleri verilerek yangın çıksa dahi ilk müdahaleleri yapmaları sağlanmıştı. Ama sonraki yıllar uygulanmadı. Benzer şekilde orman içindeki tesislerde, yerleşimlerde yangın mevsimi öncesinde eğitimler verilmeli, kritik meteorolojik koşullarda uyarılar yapılmalı ve denetimler sıklaştırılmalıdır.”

BİR AĞACIN DAHİ KIYMETİNİ BİLDİĞİMİZ GÜN…

Yeşil alanların, ormanların ve ağaçların insanlık için ne kadar büyük bir korunaklı alan olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Sanki ağaçlar madenlerden değersizmiş gibi… Örneğin dün büyük Marmara Depremi’nin 25. yıl dönümüydü. Yetkililer İstanbul’da yüz binlerce konutun yıkılacağı konusunda uyardı ancak yıllardır aynı konuşmalar yapılsa da şehir hâlâ beklenen büyük depreme hazır değil, üstelik çoğu toplanma alanları ve yeşil alan 25 yıl içinde imara açıldı. Şehirde birçok yeşil alanın yerlerinde gökdelenler esiyor. Bu gökdelenler şehri iklim krizine karşı da dayanıksız hale getiriyor ve ısı adaları oluşturuyor. İklim krizinde en büyük korunağımız ormanlar ve yeşil alanlar….

Yine aynı şekilde Akbelen ormanları kömür uğruna feda ediliyor. Belki de mesele bir metrekare yeşil alanın ve bir ağacın dahi sincaplar gibi kıymetini bildiğimiz gün çözülecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort